Anılar bir anlamda geçmişte bıraktığımız yaşamımızdır. Eski siyah beyaz fotoğraflar gibi anılar da solarlar. Bir gün bakarsınız kıyıda köşede unutulmuş yaşanmışlıklar aniden karşınıza çıkıverir. Daha düne aitlermiş gibi canlanırlar.
Bu öyküde anlatılanlar aile kökleri uzak diyarlara dayansa da doğup büyüdüğü kente aşık olan bir çocuğun soluk ya da parlak ama çok değerli anılarıdır.
Eski bir kızılderili inanışına göre her ruh doğduğu yeri ararmış. Çünkü rüzgar ancak orada onun adını bilebilirmiş. Kahramanımız da doğduğu kenti, evini ve ismini bilen rüzgarı arıyor. Rüyalarında görüntüsü, insanları, yaşamı kısaca tüm kimliği değişmiş Anadolu’nun o yemyeşil köşesinde su şırıltılı evinde dolaşıp duruyor.
“Büyükanne ve Anne” başlıklı yazı bu öykünün devamı niteliğindedir.